Ledün kelimesi, Türkçe'de "nezdinde, yanında" mânâsını taşıyan Arapça "inde" kelimesi ile eş anlamlıdır. Kur'an'da pekçok yerde geçen bu kelime, Kehf sûresinde Mûsâ(a.s)-Hızır(a.s) kıssasında da geçmektedir: "Biz ona katımızdan (ledün) bir ilim öğrettik.”( el-Kehf. 65)Âyette geçen ledünnî ilim, gaybî ilim ve ilâhî esrarı kavrama anlamındadır. Musa'(a.s)ya Hakk katından peygamber olması sebebiyle verilen ilim, dînî hükümlerdi. İbâdet, muamelât ve ahlâk bilgisiydi. Hızır(a.s)'a verilen bilgi ise olayların ve eşyanın sırlarını kavrama bilgisiydi. Nitekim bu olayları anlatan bir hadis-i şerifte Hızır(a.s)'ın Musa(a.s)'ya şöyle dediği rivayet olunur: "Yâ Musa, ben Allah'ın bana öğrettiği bir ilme sahibim ki, sen onu bilmezsin. Sen de Allah'ın sana öğrettiği bir ilme sahipsin ki, ben onu bilemem."( Buhârî, İlim, 44)
Ledünnî ilim, melek veya peygamber aracılığı olmaksızın doğrudan Cenâb-ı Hakk tarafından öğretilen bir ilimdir. Ledünnî ilmin varlığı kitap ve sünnetle sabittir, boyutu ve sınırı tartışma konusudur.
Keşf ile ledün ilmi arasında bir ilişki var mıdır?
- Keşf, gerek vücûd, gerekse şühûd açısından; yani gerek görmek suretiyle, gerekse idrâk yoluyla perdenin arkasındaki gizli mânâlara muttali' olmaktır. Kur'an'da insanın gözünden gaflet perdesi kalkıp basiretle kâinata baktığında çok ince bazı sırlara âşinâ olabileceğine işaret edilmiştir. "Andolsun sen gaflette idin; derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir."( Kâf, 22)Yani artık ilâhî incelikleri görebilecek bir basirete sahipsin. Keşfî bilgi ile ledünnî bilgi arasındaki fark, birincisinde kulun kesbinin rolüdür. Çünkü keşfin meydana geldiği sırada tesbîti yapan yine kuldur. Ledünnî bilgi ise doğrudan Allah tarafından kalbe gelen bilgidir.
DİNİMİZİ BİLMEK VE ÖĞRENMENİN ÖNEMİ
Müslüman olarak dinimizin emirlerini yerine getirmeliyiz. Dinimizi öğrenmek ve bilmek başlıca sorumluluğumuzdur. Aklımıza takılan şeyleri öğrenmeli, bilgi sahibi olarak ibadetlerimizi yerine getirmeliyiz.
“Bilenler ile bilmeyenler, hiç bir olur mu? Hiç şüphesiz ancak akıl sahipleri (bunu) idrak edip anlar.” Zümer 9
"Sizin en hayırlılarınız, Kur’ân'ı öğrenen ve öğretenlerinizdir."
(Buhârî, Fezâilü'l-Kur'an 21.)
Bir çok ayet ve hadiste bu sorumluluk vurgulanmıştır. Dinimizi öğrenmenin yolu Kur'an Kerim, Peygamber Efendimiz'in sünnetleri ve güvenilir alimlerin kitapları ile mümkündür. Dinimizle ilgili sorularımıza cevap ararken güvenilir kaynaklara dikkat etmeliyiz.
“İlim tahsil etmek her Müslümanın üzerine farzdır."
(İbn-i Mace, Mukaddime:17 )
Buradan da anlaşılacağı gibi dinimizi öğrenmek farzdır. Çünkü dinimizi bilmez isek helali haramı bilemeyiz. Bu da bizi harama ve günaha götürür.
Sonuç olarak hayatımızın her alanını kapsayan dinimizi öğrenmeli ve ilk emir olan "Oku" emri ile şuurlanarak sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.