
YAZARIN TÜM YAZILARI >
TALEP EDİLMEYENLERİN ARZI
Ne garip değil mi? Koskoca dünyaya sığamıyoruz. Kütlesel sığsak ruhen sığamıyoruz. Hep bir eksiklik, her şey yarım.
İnsanoğlu yaratılışından bu yana her zaman mutluluğun formülünü aramıştır. Bulunan şeyler anlık, geçici şeyler. Aslında bulunduğu iddia edilen bazı şeylerin altında sinsi şeytanca yönlendirmeler, geciktirmeler ve amaçsız boş şeyler var. Her şeyin geçici olduğu bir dünyada kalıcı mutluluğu aramak abesle iştigal biraz da.
İnsanların en zayıf olduğu anlardan biri mutluluğu aradığı zamanlardır. Böyle zamanlarda karşınıza sözde mutluluğu pazarlayacak bir çok insan çıkar. İstediğin asıl şeyin dışında sana alternatif bir çok şey sunar. Sen cazip olanı seçersin sonra tükenince diğerleri... Bu böyle bir döngü içerisinde gider. Arayış piyasasadır bu. Tam olarak ne istediğini bilmeyen insanların alternatif arayışı.
İnsanoğlunun yaratılış fıtratı tüm sorunların kriptosu niteliğindedir. İnsanın arayışlar, mutlulukları, üzüntüleri hep bu varoluş amacı üzerine kuruludur.
Peki fıtrat, yaratılış gayesi nedir?
Kalkıp size dini söyleşi yapacak değilim. Fakat düz mantık baktığımızda geldiğimiz bir yer varsa elbet oraya geri döneceğiz derim.

Erkeğin, yaptığında yakışan ona uygun olan davranışları sergilemesine erkek fıtratı denebilir. Aynı şekilde kadına da yakışan onda sırıtmayan davranışları göstermesi onun fıtratının bir yansımasıdır.
Erkek erkek olmaz baba olmayınca,
Kadın kadın olmaz anne olmayınca.
Bu konuyu kenara alalım ve aklımızda kalsın. Farkında mısınız? Size sunulan, gösterilen, arz edilen şeylerin kaçı fıtratımıza uygun?
Aslında burada asıl meselenin özüne inmiş oluyoruz. Erkeğe ne verilir, ne beklenir? Kadına ne verilir, ne beklenir?
Dünyayı yöneten iblisler insanın fıtratına zarar verecek kararlar (bireyselleşme, feminizm, sapkınlıklar) alarak, onları karanlıklara sürüklüyor. Yine düştüğümüz bu durumdan kendilerince sundukları mutluluk formülleriyle (alışveriş, lüks yaşam, özgürlük) kendi piyasalarına hizmet etmemizi sağlıyorlar. Basit gibi görünen bu sistem korkunç bir girdap aslında. Bu insanoğlunun verdiği bir mücadele. Ama özellikle bu dönemde bilincimizi iyice kaybettiğimiz bir mücadele.
Bizim nefsimiz ve şeytanla olan mücadelemiz daha çok içsel olsa da burada bahsettiğimiz şeyler görünen şeytanların bizlere olan kıyımı. Mücadele ediyoruz demek isterdim ama artık o evre geçti. Şuan bilinçsiz halde bizi şekilden şekle sokabiliyorlar. Her türlü akıma, değişime, sapkınlığa açık bir hale geldik. Buna kısaca “Talep Edilmeyenlerin Arzı” diyorum. Yani benim istemediğim, bana uygun olmayan, içimi huzursuz eden şeylerin bana dayatılması. Kaçımız bunlarla mücadeleyi kazanıyoruz? O kadar güçlü ve her yerdeler ki artık bize arz edilen şeylerin çoğunun içerisinde bulunmaktayız zaten.
- Cinsiyetsizleştirme ve LGBT kavramları,
- Aldatmalar ve bireyselleşme üzerine kurulu diziler,
- İsyanı ve güvensizliği aşılayan müzikler,
- İnsanların utanma duygusunu körelten sözde kadın programları,
- İnsaları çılgınca (mutluluk için) alışverişe yönlendiren reklamlar ve yaklaşımlar,
- Akımlar adı altında her şeyi mübah gösteren ahlaksız, sapkın yenilikler...
Hatta çocuklarımızın gelişimine aşırı müdahale eden bazı uzmanlar.
Bu saydıklarımızı ve aklımıza gelen diğer buna benzer şeyleri gözden geçirdiğimizde bile nelerle uğraştığımızı farketmemiz mümkün.
Herkes umutsuz, mutsuz ve kaygılı. İnsan fıtratından ve yaratılış amacından uzaklaştıkça asla mutlu olamaz. Sana sunulan herşeyi mutluluk anahtarı ya da çare sanma. Şeytan boş durmuyor. Aklımızı başımıza alalım.
TÜM MAKALELER İÇİN TIKLAYINIZ